18 Şubat 2019 Pazartesi

Abant - Mudurnu - Sünnet Gölü - Göynük - Taraklı


“Çok Yaşayan Çok Görür, Çok Gezen Daha Çok Görür.”


Hafta sonu yaklaşıyor acaba ne yapsak ? Şehrin kaosundan kurtulmak için nereye gitsek diyorsanız, 2 günlük bir kaçamağa ne dersiniz. Planlı bir yolculukla, keyifli ve eğlenceli 5+1 bonus yer mekanı görmek istiyor musunuz, e biraz yorucu olacak tabi. Ama hayat gezince güzel. Abant, Mudurnu, Sünnet Gölü, Çubuk Gölü, Göynük ve Taraklı ilçelerini görmeye ne dersiniz. Hadi bakalım, rastgele deyip yolumuza çıkalım.


1. DURAĞIMIZ ABANT
Erken kalkan yol alır tabiriyle cumartesi sabah 5 de yola çıkmalısınız. Tabi bu tur için bir araç olmalı yoksa da bir araç edinmeniz gerek. Abant’a İstanbul’dan gidecekseniz 280 kilometrelik bir yol sizi bekliyor olacak. Ortalama 2,5 saatlik bir yolculuğun ardından mükemmel bir hafta sonuna ilk adımı atmış olacaksınız. Saat 5'te yola çıktığınızda sabah saat 8:00 gibi abant yolunda olacaksınız yol kenarlarında çeşit çeşit kahvaltı edebileceğiniz yerler mevcut. Gerçi gelirken maşukiyede de yapalabilirdik diyenlerdenseniz, bu zaman kaybı olacaktı, birde kahvaltının vermiş olduğu rehavet olunca yarım günü öldürmüş olacaktık.

Keyifli bir yolculuğun ardından ve kahvaltımıza da yaptıktan sonra, saat 10.00 gibi Abant tabiat parkına girdiğinizde yeşilin binbir tonunu görmeye, yeşil cenneti yaşamaya hazır olun. (Abant'a giriş ücretli ama Mudurnu'ya geçiş yapacağınızı söylediğinizde herhangi bir ücret ödemeniz gerekmiyor.) Her adımı sanki film sahnesi gibi mizansen içeren bir doğa harikası adeta. gölün etrafını yürüyüş yapabilirsiniz. Spor ayakkabılarınızı ve sonbahar mevsimi için üzerinize kalın bir şeyler almayı unutmayın, Abant’ta profesyonellere taş çıkartacak resimler çekebilirsiniz. Çünkü doğa size bu imkanı sunuyor. Bisiklet severler, bisiklet kiralama noktası da mevcut. Gölün etrafında pedallamak bir bisiklet severseniz muazzam olacaktır. Abant Gölü etrafında bulunan birkaç noktada belirli sürelerde atla gezinti de yapabilirsiniz. 
Abant Gölü çevresinde bulunan ormanlık arazide yerde ateş yakmanıza izin verilmiyor ki bu da doğayı koruma adına oldukça özenli bir davranış. Yeşil cennetinin içindeki çardakların etrafında kendin pişir kendin ye mantığıyla kurulan tesislerde pikniğin ve mangalın tadını sevdiklerinizle çıkarabilirsiniz. Bölgede maalesef faytonlarda bulunmakta. Faytona binme, atlara eziyet etme diyorum ben.

Bölgede birbirinden güzel oteller bulunmaktadır. Şömine başında keyif yapabileceğiniz, oteller. Ama fiyatlar biraz el yakıyor. Abant milli parkına girmeden yol kenarlarında butik oteller mevcut. büyük otelleri aratmayacak nezih yerlerde mevcut. Fakat amacımız çok yer görmek olduğundan kalma kısmını mudurnu'dan yana kullanacağız. Abant için 4 saat yeterli olacaktır. saat 14.30 gibi abant orman yolundan Mudurnu ya 30 dakikada geçeceğiz ve abant gölünü tepeden görüp fotoğraf çekilmeyi de unutmayın. Muhteşem orman manzarasıyla yola devam ediyoruz. Bu arada abant milli parkına girmeden araç deponuzu fullemeyi de unutmayın yolumuz orman yolu.

Abant milli parkın içinde bulunan oteller

2. DURAĞIMIZ MUDURNU
Bolu’nun küçük ve bir o kadar da şirin ilçesi Mudurnu, tarihi, doğal güzellikleri, mimarı yapıları ve yöresel yemekleri ile görmeniz gereken yerler arasında. Mudurnu’nu tarihi aslında Bitinyalılar’a kadar dayanıyor. Frigyalılar, Persler, Bizanslılar ve Selçuklular yaşamını sürdürmüş ve daha sonra ise Osmanlı Devleti buraya yerleşmiş. Zaten tam bir Osmanlı köyü oluşu iki tepe (Hisar ve Kulaklı Tepeleri) arasındaki vadiye kuruluşundan da belli oluyor. Bugün ilçede Osmanlı dönemine ait çokça önemli yapı bulunuyor. Bu yapıların birçoğunun tarihi 600 yılı aşıyor. Dünyanın birçok önemli şehrinde 200 yıllık binalar tarihi eser diye karşınıza çıkarken burada 600 yıllık yapılar çok sıradan gibi gözükebiliyor. Evliya Çelebi‘nin notlarında da yer verdiği Mudurnu Cumhuriyet Tarihi için de çok önemli bir yere sahip. İlçe çok büyük olmasa da ilçede 243 adet tescilli yapı bulunuyor.. Türk mimarisinin en güzel örneklerinin de bulunduğu bu ilçe “Kentsel SİT Alanı” olarak ilan edilmiş durumda. Bir dönemler Osmanlı’nın arka bahçesi olan ilçe, çok bilinmese de Kurtuluş Savaşı sırasında iç isyanların bastırılmasında çok önemli bir rol oynamış. O sıralar Osmanlı’da aydınlar manda ihtimalini tartışırken 30 Mayıs 1919’da Mudurnu Redd-i İlhak Cemiyeti kurulmuş. Bölgede birçok ilçe Ankara’ya destek vermiyorken Mudurnu Ankara’yı I. Düzce İsyanı’ndan korumuş. 500 kişi 8-10 bin kişiye karşı direnmiş ve başkentin Ankara’dan Kayseri’ye taşınmasının önüne geçilmiş.

Mudurnu’da görmeniz gereken yerlerin başında Demirciler Çarşısı geliyor. Burası gelişen çağa kulak asmadan hala el sanatları ile babalarından kalan ustalıklarını sergileyen esnaflarla dolu. Buraya her ne kadar Demirciler Çarşısı denilse de başka zanaatkarlar da bulunuyor. Bu çarşıda, birbirinden güzel işlemeli bakır ibrikler, pat pat soba diye bilinen sac sobalar, mangallar, bakır tepsiler, cezvelerden tutun da nal ve çivi çakmaya yarayan bir keser bile görmeniz mümkün.
Mudurnu’nun 700 Yıllık Ahi (Esnaf) Duası
Demirciler çarşısının bir alt paralelinde de Orta Çarşı yer alıyor. Bu çarşının önemi ilçenin 700’e yakın yıldır süren ahilik geleneğinin burada hala yaşatılması denebilir. Özellikle cuma günü selası sonrasında burada olup Ahi (esnaf) duasını görmenizi tavsiye ederim. Mudurnu'da geçmişine, gelenek ve göreneklerine her anlamda bir bağlılık hala var. Buna en güzel örnek Ahilik geleneğinin burada hala yaşatılıyor olması. Bir nevi bugünkü esnaf odalarına benzer bir işlevi olan Ahilik geleneği nedeniyle cuma günleri seladan sonra tüm esnaf çarşıda toplanıp Esnaf Duası yapıyormuş ve her sene ilçenin Ahisi seçiliyormuş.İlçeye giden birçok insan 700 yıla yaklaşan bu duadan bihaber. Esnaflar arasında yardımlaşmayı sağlamak ve iş ahlakının sağlanması için kurulan Ahi birlikleri Mudurnu’da hala aktif olarak devam ediyor. Esnaf Duası sırasında, normalde ayakta çalışan bir esnaf ayakta, ayakta çalışan bir esnaf ise oturarak dua ediyor. Dua sırasında da insanlara ekmek dağıtılıyor.
Burada butik oteller mevcut gelmeden önceden rezerve yapmakta fayda var yoksa şansınıza artık.Mudurnu sizi şaşırtacağını ve etkileyeceğini düşünmemiştiniz dimi ama öyle. Güzel şirin bir kasaba.
Öğlen 15.00 saatlerinde Mudurnu'ya ulaştık. Ve hemen dağılarak Mudurnu'yu hem keşfetmeye hem de fotoğraflamaya koyulduk. ilk olarak karşımıza çıkan yapı Belediye Binası ve Eski Adliye Binası oldu. Eski Adliye Binası gezebiliyorsunuz. Mudurnu'nun tarihi Selçuklu dönemine kadar gidiyor. Uzun bir vadi içerisinde konumlanmış olan Mudurnu'da geçmişin izlerini görebilmeniz mümkün.Bir nevi açık hava müzesi de diyebiliriz Mudurnu için.
İlçede pek çok tarihi konak, ev, cami, türbe,yayla, kaplıca ve göl bulunuyor. Özellikle ahşap evleri oldukça görkemli. Bu evlerin arasında inşa edilmiş olan beton binalar görüntüyü bozsa da, bu manzaradan etkilenmemek mümkün değil. Mudurnu'nun tamamını çok net bir şekilde görmek için Saat Kulesi'ne çıkmanız gerekiyor. Sokak aralarından yürüyerek rahatlıkla çıkabileceğiniz bir yerde saat kulesi. 1890 - 1891 senesinden ahşap olarak inşa edilmiş ancak yangın sebebiyle yıkılan kule, 1905 yılında Mudurnu Kalesi'nden mahkumlar tarafından getirilen taşlarla yeniden inşa edilmiş. Pek estetik bir görünümü olmamasına ve saatin doğru çalışmamasına rağmen ilçeye değişik bir hava kattığı kesin. İlçedeki en önemli tarihi camilerin başında Yıldırım Beyazıd Camii geliyor.1374 yılında inşa edilen cami ile 1382 yılında inşa edilen Yıldırım Beyazıd Hamamı hala ayakta duruyor. İlçedeki diğer tarihi ve görülmeye değer camiler ise Havlu Camii, Sinanpaşa Camii ve Kanuni Sultan Süleyman Camii.

 İlçede çok fazla başka memleketten gelen insan yok. Sadece devlet memurları ve askerler buralı değil. Dolayısıyla herkes birbirini çok iyi tanıyor.

Mudurnu'nun tavuklarından daha meşhur o kadar çok şeyi var ki. Mesela iğneleri, el sanatları, helvası ve özellikle ceviz'i. Öyle ki Evliya Çelebi'nin Mudurnu için " Ceviz Cenneti " dediği rivayet edilmekte. İlçe merkezinde gezerken yöreye özgü çok şey görebilir ve satın alabilirsiniz.Tezgahların başında hep bayanları göreceksiniz.
Çeşit çeşit fasulyeler, tarhana ve cevizler ve bir çok şey mevcut tezgahlarda. Mudurnu’da alışveriş demişken yöresel pazarı kesinlikle ziyaret etmenizi öneririz. Pazarda kanlıca mantarı, meşhur bombay fasulye, saray helvası, lor peynirine benzeyen ekşimik peyniri ve daha birçok çeşit bulabilirsiniz. Hediyelik ve yöresel bir şeyler satın almak isterseniz Yarışkaşı Konağı’nda yöresel bebekler, el dokuması bezden yapılan örtüler, çeşitli fularlar ve elbiseler bulmak mümkün.


Ayrıca komşu ilçeler Göynük ve Taraklı gibi burasının da 17 Mart 2018’de Belçika’nın Maaseik kentinde gerçekleşen Cittaslow (Sakin Şehir) Uluslararası Komite Toplantısı’nda  sertifikası verildi. Böylece Mudurnu Türkiye’nin 15. Sakin Şehri oldu. (diğer sakin şehirler söyle, Seferihisar, Gökçeada, Akyaka, Perşembe, Taraklı, Vize, Yalvaç, Yenipazar, Halfeti, Uzundere, Şavşat, Gerze, Göynük ve Eğirdir’den sonra Mudurnu)

Yıldırım Beyazıt Camii ve Hamamı
Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıt’ın Bolu’daki şehzadelik döneminde ilçeye 1374 yılında Yıldırım Beyazıt Camii, 1382’de de Yıldırım Beyazıt Hamamı yapılmış. Camii hala ibadete açık. Camii içinde “Çorabınız uygun değilse alabilirsiniz. Ücretsizdir” yazılı bir bölüme sıfır çoraplar koymuşlar ve ihtiyacı olanlar alsın yazmışlar. Cami mimari olarak Osmanlı’nın erken dönem mimarisinin bir örneği. Selçuklular’daki dikdörtgen ve çok kubbeli yapı yerine tek kubbeli kare bir mimariye geçilmiş. Ancak Mimar Sinan yapıları gibi dev bir kubbeye sahip değil.
Kanuni Sultan Süleyman Camii

İlçeye Osmanlı’nın arka bahçesi diye boşuna denmiyor. Bir cami de Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılıyor. 1546 yılında yaptırılan gövdesi beton ahşap tavanlı ufak bir cami.
Pertev Naili Boratav Kültür Evi
Mudurnu’da ilçeyi gezmeden önce ilçede bulunan mekanlar hakkında bilgi alabileceğiniz Pertev Naili Boratav Kültür Evi’ne uğramalısınız.Mudurnu’ya gelip de görmeden gitmeyin diyeceğim iki şey var. Birincisi cuma günü yapılan 700 yıllık Ahi duası, diğeri de Pertev Naili Boratav Kültür Evi’ni ziyaret etmek. Çarşı içerisinde yer alan ve eski Hükümet Konağı olan bina şuan Pertev Naili Boratav Kültür Evi olarak kullanılıyor. Ziyaret ücreti yok. Burada gönüllü çalışan Nejdet Aksoy‘un bir çayını içip kendisinden Mudurnu’yu ve Boratav’ları dinlemeden buradan ayrılmayın. Bence geziye buradan başlamak bile nereyi gezdiğinizi anlamanız için çok daha faydalı olabilir. Pertev Naili Boratav ve babası eski Kaymakam Abdurrahman Naili Boratav‘ın hikayelerini Nejdet Amcanın anlatımıyla bu müzede dinlemeyi unutmayın.
Mudurnu Konakları
İlçede pek çok tarihi konak da bulunuyor. Burada osmanlı’nın geleneksel ahşap konaklarının çok önemli bir yeri var. lçenin tarihi dokusunda Bu konakların bir kısmı bakımsız kalmış olsa da ilçenin genel görünümü Safranbolu’yu andırıyor. Armutçular ve Haytacılar Konakları bu yapılar arasında en öne çıkanlar. Ayrıca birçok konak da restoran ve otel olarak hizmet veriyor. Aynı görebileceğiniz tarihi konaklar arasında , Hüsnü Çavuşlar Konağı, Hacı Abdullahlar Konağı ve Keyvanlar Konağı bulunuyor. Bu konaklardan Keyvanlar Konağı, tadilat geçirmiş ve bir nevi butik otel haline dönüştürülmüş. İçerisine girince o eski ve tarihi kokuyu hissedebiliyorsunuz. Odalar gerçekten de çok doğal, sade ve rahat bir şekilde düzenlenmiş.
Mudurnu’da Nerede Ne Yenir, Ne İçilir
İlçede ziyaretçiler için birçok yöresel lezzet sunuluyor. Bu lezzetlerden ilki, “Bakliyatlı Ürünler ile 7 Bölge Lezzet Günleri” adlı etkinlikte yapılan yemek yarışmasında birinci olan bombay fasulye. Bu yemek ülkemizin Mudurnu ve Göynük civarlarında yetişen ve oldukça iri olan fasulyeden yapılıyor. Daha sonra ise mantıya benzeyen ve cevizle birlikte ikram edilen kaşık sapını, elde açılan hamurlar ile tandır üzerinde yapılan ve içerisinde bal kabağı bulunan ender lezzetlerden kabaklı gözlemeyi tadabilirsiniz.Yemek olarak Tarihi Mudurnu Meram Lokantası'nda yemeğinizi yiyebilirsiniz. Menü fazlasıyla geniş ve yedikleriniz de bir o kadar lezzetli. Yöreye özgü Tarhana Çorbası , Süzme Yoğurt, Köy Makarnası ( Erişte ) , Tavuk ya da Köfte Izgara ve üstüne lezzetli baklava ve un helvası yemelisiniz.İlçenin adını duyar duymaz aklınıza tavuk geliyor. Ancak kaşık sapı, bombay fasulye, güveç, kabaklı gözleme öne çıkan lezzetler. Ayrıca saraya kadar girmeyi başarmış Mudurnu saray helvasını da unutmayalım.
Evimin Yöresel Mudurnu Yemek Evi
Burası belediye binasının hemen yanı. Zaten belediye binanın işletmesini ihaleye açmış ve sonrasında mevcut işletmeci burada bu restoranı kurmuş. Mekanın öne çıkan yemekleri, bombay fasulye, etli pazı sarma, bonfile kavurma, kaşık sapı.
Melek Hotels Mudurnu Tekkeliler Konağı
Türkiye’de çeşitli şehirlerde butik otellere sahip olan Melek Hotels’in otel ve restoran olarak işlettiği Tekkeliler Konağı’nda da yiyebilirsiniz. Burada güveçler, bombay fasulye, kaşık sapı, kızılcık tarhanası gibi çeşitli lezzetlerin tadına baktık. Hem yemeklerin lezzeti hem de restoranın dekorasyonu bence çok güzeldi.
Keyvanlar Konağı
Burası butik bir otel olarak işletiliyor. Konakta Ayşe ablanın kabaklı gözlemeleri nasıl yapılıyor izleyerek görebilirsiniz. Güveçte sarma, ve damak çatlatan ev baklavasının tadına da bakın derim.

Mudurnu’da Nerede Kalınır
 Burada kalmak isteyenler için  yukarıda yemeklerinin tadına baktığımız Keyvanlar ve Tekkeliler Konakları dışında, Hacıabdullahlar, Fuatbeyler, Yarışkaşı Konakları gibi alternatifler de mevcut.

Mudurnu Çevresinde Gezilecek Yerler
Bu arada bölgede haftasonu geçirecekler için, ilçenin yanında başka bir kaç yeri daha gezmek isteyebilirsiniz. Taraklı, Göynük, Abant, Sülüklügöl, Karamurat Gölü, Yedigöller Milli Parkı alternatifler arasında bulundurulabilir. Ayrıca trekking sevdalıları için de ilçe çok güzel parkurlar sunuyor.
  • Yeniceşıhlar Köyü- Samsaçavuş Parkuru: 14 km
  • Yeniceşıhlar Köyü- Semerler- Samsaçavuş Parkuru: 15 km
  • Yeniceşıhlar Köyü- Samsaçavuş İpek Yolu Parkuru: 14 km
  • Mudurnu – Çocuk Kayası – Mudurnu Bisiklet Parkuru: 27 km
3. DURAĞIMIZ SÜNNET GÖLÜ
Sabah 7'de kalkıp 7.30 hareketle saat 8'de sünnet gölünün güzelliğinde kuşların fısıltısında Doğal Yaşam otelinde kahvaltı yapmak güzel olacak. İnanın erken kalkmaya değer.

Mudurnu çıkışından çıkılarak Taşkesti beldesini geçtikten 8 km sonra Sünnet Gölü 16 km tabelasından sağa dönülür. 11 km sonra Sünnet Gölü 5 km tabelası ile ulaşılır.
Sünnet gölü, derin bir vadinin yaşanan bir heyelan sonucunda tıkanması ile meydana gelmiştir. Gölün ortasında yapay bir ada bulunur ve bu adanın üzerinde çeşitli ördek ve kazlar bulunur ve bunun yanı sıra bir çocuk oyun parkı ile ufak bir işletme yer alır.. Gölün etrafında kızılcık, dağ böğürtleni, kalabak lalesi gibi birçok farklı bitki yetişmektedir. Buraya gelirken fotoğraf makinenizi mutlaka yanınızda getirmenizi tavsiye ederiz. Bu göl ve gölün etrafı sizler için harika bir manzara yaratmaktadır. Bu manzarayı fotoğraflamamak ise büyük bir hata olacaktır.
Göl, çok medyatik değildir. Fakat buraya gelenler buradan vazgeçemiyorlar ve tekrar bölgeyi ziyarete geliyorlar.  Yemyeşil tepelerin içerisinde harika bir göl burası. Aynı zamanda gölün üzerine uzanan ufak bir iskelede harika temiz havayı içiniz çekebilirsiniz. Gölde çeşitli aktiviteler yapabilirsiniz ve doğanın içerisinde harika bir tatil geçirebilirsiniz. Kafa dinlemek son derece hoş bir bölgedir. Olta balıkçılığı ile balık tutabilirsiniz.
SÜNNET GÖLÜ KONAKLARI
Gölün kenarında Doğal Yaşam Otel bulunmaktadır. Bu otelde çeşitli yöresel yemeklerde bulunmaktadır. Aynı zamanda otel birçok farklı aktivite de uygulamaktadır. Ateş yakılıp etrafında eğlenceler de yapılmaktadır. Otel son derece hijyenik ve doğaya tam olarak uygun bir şekilde inşa edilmiştir. Otelin içerisinde bilardo ve masa tenisi gibi aktiviteler de yer almaktadır. Buraya geldiğiniz zaman lüks bir alan beklememelisiniz. Doğal yaşama uyacak şekilde mütevazi bir alan.
Kahvaltıdan sonra biraz göl etrafını turladıktan sonra öğlen Göynüğe hareket ediyoruz. Yolumuzun üzerinden ufak bir sapmayla 30 dakikamızı ayırıp gelmişken çubuk gölünü de görelim diyoruz bu bize bonus oluyor.
4. DURAĞIMIZ ÇUBUK GÖLÜ
Şimdi istikamet bonus olarak Çubuk Gölü. Buraya kadar geldik görmeden gitmeyelim tabiri olan bir yer yoksa görmeseniz de pek bir şey kaybetmeyeceksiniz. 40 dakika kaybınız olacak buraya sapmakla yol ana yoldan 8 dakika sürüyor. 8 dakikada dönüş 16 dakika yol için görülebilir. Çubuk Gölü'nün çapı 6 km. Biz araçla etrafında dolaşmayı tercih ettik. Piknik yapanlar, balık tutanlar,efkar dağıtmak isteyenler buradaydı. Gölün etrafında ses olduğu söylenemez sessizlik güzel . Gölün bir yamacına dizi çekimi için inşa edilmiş olan değirmenler, gölün havasını çok güzel değiştirmiş. Masalsı bir hava kazandırmış diyebilirim. Ama tabi ki dışarıdan böyle görünüyor, içleri tam bir fiyasko. Sadece bir tanesi restore edilmiş ve kullanılıyor. 35 dakika kaybettik burası için yolumuza devam sırada göynük var.
5. DURAĞIMIZ GÖYNÜK
Çubuk Gölü'nden sonra Göynük yoluna koyulduk. Öğlen 13.00 göynük'teyiz. Göynük'ün tarihi de oldukça eski zamanlara dayanıyor. Mudurnu'ya göre çok daha düzenli bir ilçe. İlçe Diyar-ı Akşemseddin olarak anılıyor. Her yıl Mayıs ayının sonunda ilçede Akşemseddin Hazretleri'ni anma günü ve etkinlikleri düzenleniyormuş. İlçede görülecek pek çok tarihi yer bulunuyor. Bunların başında Tarihi Zafer Kulesi, Gazi Süleyman Paşa Camii ve Hamamı, Akşemseddin Türbesi, Ömer Sıkkın Türbesi, Tarihi Göynük Evleri ve Frig Harabeleri bulunuyor. Sokakları biraz dar ve dik. Ama Zafer Kulesi'ne çıkıp ilçeye kuş bakışı bakmadan oradan ayrılmak olmaz. Mudurnu'ya göre biraz daha bilinen bir ilçe olduğunun farkında insanları. Ve bunu da biraz olsun size belli ediyorlar.

Uluslararası Cittaslow (Sakin Şehirler) Birliği’ne üyeliği kabul edilmesi ve istanbula yakın olması bizler için kaçınılmazdı. Ayrıca meşhur Saat (Zafer) Kulesi manzaralı fotoğrafları da insana gel gel diyor. Bir bakıma Safranbolu’yu andıran evleri de insana gel gel diyordu.Ve geldik :)

Bolu’nun güneybatı bölgesinde yer alan Göynük, iki tepe arasında kalan vadiye kurulmuş klasik bir Osmanlı yerleşimi. Zaten vadiye girmenizle sizi Safranbolu ile özdeşleştirdiğimiz Osmanlı konaklarından oluşan bir ilçe karşılıyor. Mudurnu’ya göre çok daha bakımlı duruyor. Mudurnu’dan 50, İstanbul’dan ise 245 km uzaklıkta yer alıyor. Mudurnu Göynük yolu biraz virajlı kötü bir yol. Ancak Göynük’ten İstanbul’a giden yol ise oldukça iyi.

İlk yerleşimin Milattan Önce 8. yüzyıla dayandığı ilçenin, bilinen ilk adları Koinon ve Gallicanon. O dönemde batıdan gelen Bithynialılar bölgeye yerleşmiş. Genelde birçok medeniyetin geçiş yolu olmuş. Göynük özellikle Fatih Sultan Mehmet’in hocası Akşemseddin’in türbesine ev sahipliği yapması ile de oldukça meşhur. İlçede her sene Akşemseddin şenlikleri düzenleniyormuş.
Göynük’te Gezilecek ve Görülecek Yerler
Yarım gün gibi bir sürede rahatlıkla her yerini gezebilirsiniz. Bu yüzden dolayı genelde bölgeye hafta sonu gelenler Taraklı, Mudurnu, hatta Sapanca, Abant gibi yerlerle birleştiriyorlar gezi rotalarını. Neyse ki bölgede bu anlamda alternatifler çok.
Akşemseddin Hazretleri Türbesi
Biz ilçeyi gezmeye Akşemseddin Hazretleri’nin Türbesi ile başladık. 1389 yılında Şam’da doğan ve Fatih Sultan Mehmet’in hocası olarak ünlenen Akşemseddin, Göynük’ten geçerken burayı çok beğeniyor ve bu huzurlu ilçede vefat ediyor. Akşemseddin’in türbesi Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmış. Her yıl mayıs ayı sonunda ona ilçede özel şenlik düzenleniyor.
Gazi Süleyman Paşa Cami ve Hamamı Gazi Süleyman Paşa Hamamı
Türbenin hemen yanı başında bir hamam ve bir de cami bulunuyor. Gazi Süleyman Paşa Cami, 2. Osmanlı Padişahı Orhan Bey’in büyük oğlu Şehzade Gazi Süleyman Paşa tarafından 1331 ile 1335 yılları arasında yaptırılmış. Bölgedeki ilk Osmanlı eserlerinden biri olarak dikkat çekiyor. Bu cami yapımında rivayet odur ki, bir isçi elinde bir taşı koymadan getirip götürüyor. Süleyman Paşa durumu fark edip işçiye nedenini sorduğunda, işçi, sabah yıkanamadığı için mübarek yapının temeline taş koymak istemediğini söylüyor. Bunun üzerine Süleyman Paşa da cami inşaatı yanına bir hamam yapılması emrini veriyor.
Müderrisler Konağı
 Burası biraz daha zengin olduğu için konaklar Mudurnu’ya göre daha bakımlı. Safranbolu’da olduğu gibi burada da konaklar birbirlerinin manzarasını kesmeyecek şekilde tasarlanmış.
Müderrisler Konağı, 1340’lı yıllarda Gazi Süleyman Paşa’nın yaşadığı evmiş. 2012 yılında restore edilen Müderrisler Konağı bugün hem restoran hem de otel olarak işletiliyor. İçini ücretsiz gezebiliyorsunuz. Bu arada girişte ayakkabınızı çıkartmanız gerekiyor.
Akşemseddinoğlu Konağı
Akşemseddinoğlu Konağı, 19. yy’da Hacı Nuri Efendi tarafından Ermeni Ustalara yaptırılmış. İlçenin en büyük konağı olması yanında cumbasız olması ile de diğer konaklardan ayrışıyor. Müderrisler Konağı gibi burası da otel olarak işletiliyor. Konağın girişinde Akşemseddin’in bugüne uzanan soy kütüğünü de görüyorsunuz.
Zafer Kulesi
Göynük denildiğinde ilk karşınıza çıkan, Zafer Kulesi oluyor. Cumhuriyet Dönemi’nin ilk Kaymakamı Hurşit Bey tarafından yaptırılıyor. Cumhuriyet tarihinin de ilk eseri olduğu söyleniyor. 
Buradan şehrin panaromik manzarasına hakimsiniz. Ancak kule de aşağıdan çok güzel gözüküyor. Kulenin içine girilmiyor telle etrafını çevirmişler. Fakat kondisyon yerindeyse tellerden atlayıp kuleye tırmanabilirsiniz, biz öyle yaptık. Bazen yasaklar çiğnenmeli . Manzara müthiş tabi. 
Ömer Sikkin Hazretleri Türbesi
Aynı Akşemseddin gibi Hacı Bayram Veli Hazretleri’nin müritlerinden olan Ömer Sikkin Hazretleri’nin türbesi de merkezden 5 dakika yürüme mesafesinde yer alıyor. İyi bir bıçak ustası olduğu için Bıçakçı Ömer Dede de denirmiş kendisine.
Gürcüler Konağı
Burası bir kent müzesi şeklinde ziyarete açılmış. 200 yıllık konakta geçmiş döneme ait kıyafetler, süslemeler, el sanatları ürünleri vs. sergileniyor. Burasını da ziyaret şimdilik ücretsiz.
Postacılar Konağı
Burası Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın İstanbul’dan Ankara’ya giderken rahatsızlık geçirince Göynük’te durarak 3 gün kaldığı konak. Bu açıdan ilginizi çekebilir.
Göynük’te Nerede Ne Yenir Ne İçilir
Osmanlı’nın son dönemlerinde saray aşçılarının Bolu’dan çıkması boşuna değil. Bunu hem Mudurnu hem de Göynük ziyaretlerimizde ziyadesi ile anladık. Göynük’te akşam yemeğini ilçenin meşhur restoranı Paşazade Göynük Sofrası . Keşli cevizli kaşık sapı mantısı, keşli cevizli erişte, güveçte et, güveçte etli yaprak sarma, pide, salata, fasulye, ciğer, güveçte kaşarlı kanlıca mantarı, tava yoğurdu, oklava baklavası ve tahinli pide ile bir ziyafet sizi bekliyor.
Ayrıca Ramazan ayında yolu Göynük’e düşecekleri burada ilginç bir gelenek bekliyor. Her Ramazan’da burada restoranlarda 12 çeşit yemek çıkarmış. 20 dakika gibi bir sürede bu yemekler servis edilir ve yenirmiş. Yemeklerin sıralaması ise şöyle: kahvaltılıklar, düğün çorbası (bölgesine göre içine nohut ve et konuyormuş ama Göynük’te konmuyor), bakır sahanda et ya da tavuk, bamya, etli sarma, su böreği, yoğurtlu kızartma, sütlü tatlı, pilav, komposto, okla böreği (oklavadan çekme baklava), mevsimine göre meyve.

Göynük’te Nerede Kalınır
Göynük’te kalmak isteyenler için birçok alternatif mevcut. Merkezde ziyaret ettiğimiz ve edemediğimiz birçok konak zaten otel olarak işletiliyor. Sular Butik Otel Burası Göynük’ün en iyi manzarasına sahip yerlerden biri. Otelin terasından çıkıp 2-3 dakika gibi bir sürede Zafer Kulesi’ne yürüyebiliyorsunuz. Bir nevi Zafer Kulesi komşusu bir otel desek yalan olmaz.
Bizim için çok güzel bir keşif gezisi oldu. Gerçi yorucu oldu ama tekrar göynük mudurnu ya gitmek ve hatta bir kaç gece konaklamak için çok sebebimiz var artık. Ve göreceğimiz daha pek çok yerin olduğu kesin. Yöre insanlarının anlatacak çok anıları, hikayeleri olaktır. Çok fazla keşfedilmemiş ama keşfedilmeyi isteyen ve bekleyen, güzelliklerini paylaşmak için emek veren ama geçmişine ve geleneklerine hala sahip çıkan insanların mekanları. Umarım hep öyle kalır.

6. DURAĞIMIZ TARAKLI
İstanbula dönüşte yolumuzun üzerinde olacağından 30 - 40  dakikamızı ayırıp ufak bir gezi yapabiliriz çay bahçesinde bir çay içip burayı da görmedik demeyelim. kalınmaya değermi derseniz deymez göynük burnunun dibinde olunca genelde turizm ve turların çay molası olarak kullandıkları bir köy burası ama bir kaç tane güzel konakları mevcut. Onun dışında istanbul da ki uyanık girişimcilerde var burada. Eski evleri onarıp konak değeri olmayan evleri konak diye sunmaları, janjanlı birde isim vererek nam yapmaya çalışanlarda yok değil. Üstüne üstlük taraklı tatlısı yok efendim taraklıya özgü yemekleri gibi uydurma yemekler de mevcut, bunlara itibar etmeyin derim. 
Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferine çıkarken Taraklı’da konaklayarak Veziri Yunus paşaya yaptırdığı ve şu anda kendi adıyla anılan Yunuspaşa Camii diğer adıyla kubbelerindeki kurşunlarla ünlenen Kurşunlu Camii 1517 yılında tamamlanmıştır. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde bahsedildiği üzere İlçede halkın şimşir kaşık ve tarak yapması nedeniyle adının Yenice Tarakçı olarak anıldığı belirtilmektedir. Bu isim zamanla halk dilinde Taraklı olarak değişmiştir.
                karagöl                                    asırık çınar ağacı                           hark kanyonu

Taraklı ilçesinde neler yapılır
İlçede kültür, termal, doğa ve yamaç paraşütü turizmi oldukça yaygındır. Taraklı ilçesine bağlı Hacıyakup Paşalar köyü Bizans dönemi eseri olan kil hamamı kaplıcaları ile ön plana çıkmaktadır. 8 kilometrelik yürüyüş yoluna sahip Karagöl Yaylası çok sayıda doğa severin gözde kamp alanlarındandır. 

Taraklıda bir önemli yerde, yeni yapılan Taraklı Termal otel. Buraya mutlaka boş bir hafta sonun da vakit ayırıp konaklamalısınız. 

Taraklı ilçesinde görülmesi gereken yerler nelerdir
493 yıllık Yunus Paşa Camisi ve Hamamı (Kurşunlu Cami), Yusufbey Mahallesi'nde 500 yıllık çınar ağacı, eski Osmanlı evleri, tarihi çarşı, Hark kanyonu ve Magarası, Karagöl Yaylası, Güngörmez Şelalesi, Kemer Köprüsü, Acısu, Hıdırlık Tepesi, Gürleyik Suyu, Belengermesi, Hamza Pınarı, Çile Pınarı, Ak Çeşme ve Çoban Çeşmesi görülmesi gereken yerlerdir.
 
Taraklı ilçesine özgü yemekler nelerdir
Yöresel keşkek, nohutlu et, köpük helvası ( mutlaka alın) ve uhut tatlısı ilçeye özgü yemeklerdir.

İstanbul’a Dönüşte Yemek Molası
Bu arada İstanbul’a dönüş yolunda Adapazarı’na girip buranın meşhur Islama Köftecisi, köfteci Meriçi yada köfteci Mustafayı  es geçmeyin. Islama köftenin yanında tahinli kabak tatlısını da ayrıca tavsiye edilir. Açıkçası dönüş yolunda rotadan bir miktar sapıp Adapazarı’na girmenize değecek bir lezzet durağı burası da. Bizim tercihimiz Mustafadan yana oldu.

M.S. (PRENSES)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder